top of page

SOKAK SANATI

  • Berna ÖZÇELİK
  • 12 Ağu 2016
  • 2 dakikada okunur

Sokak sanatçılarıyla karşılaştınız mı hiç. Akıp giden şehrin gürültüsünde duyulan melodiler size başka bir yol çizer adeta. Yahut binalar arasında yürürken rengârenk bir duvar görmek o duvarda bir anlam aramak. Sokağın beşeri sanatı tartışmasız bir gülümseme yaratır insan suretinde.

Sokak sanatçılarına daha çok nerede rastladığımıza bakalım bir de. Genellikle büyük şehirlerde rastlıyoruz onlara hatta büyük şehirlerinde en kalabalık yerlerinde. Kalabalığın maddi getirisini buna neden olarak sunabiliriz evet ama sokak sanatçılarının maddiyata pek önem verdiğini sanmıyorum. Peki, Anadolu’nun şehirlerinde onlara neden rastlamıyoruz?

Biz toplum olarak sokağı yaşanılabilen bir yer olarak pek görmüyoruz. Algımız şu yönde: herkesin yaşadığı duvarlarla çevrili bir alan vardır, Yapılan aktivitelerin bu alanlar içinde yapılması daha uygundur. Sokağı bir araç olarak görüyoruz işimize gitmek için bir araç, evimize giden yol, markete ulaşmak için bir patika. Oysa sokak bunlardan çok ötesidir adeta nefes alıp verir, bir canlıdır. Milyonların kalp atışıyla ayakta durur. Bu konudaki gelenekselci yapımız bekli de hala geleneksel olan şehirlerimizde sokak sanatını görmemize engel oluyor.

Tüm bunlar bir yana benim ikinci bir teorimde var. Şehirlerimiz büyüyor evet ama biz bu büyümeyi sürekli sanayileşmedeki gelişme ya da bina sayımızın artması olarak görüyoruz. Gelişirken huzurumuzu kaybediyoruz. Kuş sesine özlem duyuyoruz fırsatını bulduğumuz ilk anda ya ormanlara piknik yapmaya çekiliyoruz ya da tonla paralar döküp tatile gidiyoruz. Öylesine geliştik ki önce yok ettiğimiz doğayı şimdi parayla satın almaya çalışıyoruz. Trafiğin yoğunluğu insanların gürültüsünde sokak sanatı bizim için bir meditasyon gibi. Buna istemsizce ihtiyaç duyuyoruz ve anlık dertlerimizden kurtuluyoruz belki de.

Her ne olursa olsun elbette şehirler gelişecek ve sanatta ilerleyecek. Sokak sanatçıları hep daha fazla saygı görülesi insanlar olarak kalacak bende onlara minnet borçluyuz. Diğer sanatçılara göre daha çok minnet borçluyuz. Çünkü hastayız 40 derece ateşimiz var ve onlar bizim için bir antibiyotik. Sanatın iyileştirici gücünü kullanan yegâne insanlar.

Comments


© 2016 by THE FISAYA created with Wix.com

  • Facebook B&W
  • Twitter B&W
  • Instagram - Black Circle
bottom of page