top of page
  • Yazarın fotoğrafıMelih Soysal

Safranbolu'da bir haftasonu


Merhaba! Bizimle beraber bir geziye çıkmak ister misiniz? Hem tarihe yolculuğa, hem de müthiş bir doğa turuna gitmeye hazır mısınız? O halde sırt çantanızı hazırlayın. Hedefimiz safranbolu!

18. ve 19. yüzyılın Osmanlı kent dokusunun günümüze kadar korunduğu ender bölgelerden birisidir Safranbolu. 17.12.1994 yılında Unesco dünya mirası listesine alınan ve o tarihten beri tüm estetiği ile korunduğunu bildiğimiz turistik bir şehir. Karabük iline bağlı olan bu yer, özellikle uzakdoğudan çok sayıda turist çekmektedir. Yerli turistlerin sayısı da oldukça fazladır. Evlerin arasında gezerken yapıların dokusunu incelemek, onlara dokunmak, insanı o döneme götürüyor. Ayrıca sokak yolları ve kaldırımların da Arnavut kaldırımı olmasından dolayı toprağın kokusunu her yerde içinize çekebilirsiniz. Tepelere çıktığınızda yukarıdan apayrı bir manzarası olan Safranbolu, sosyal medyada bol bol beğenilecek fotoğraflar çekmenizi sağlayacak.

Kentin içinde gezerken arasta çarşıları, lokumcular, ahşaptan yapılma oyuncak satan dükkanlar, at eşyaları satan esnaf ve zanaatkarları göreceksiniz. Ahilik ve loncanın hüküm sürdüğü yıllarda bu esnaflar birbirlerine sıkı sıkıya bağlıydı ve birbirini denetliyordu. Örneğin "pabucu dama atmak" deyimi buradan geliyor. Bir esnaf işini kötü yapmaya başladıysa bunu farkeden bir diğer esnaf tezgahtan bir pabuç alır ve onu dama atar. Damdaki pabucu gören halk da oradan alışveriş yapmamaya başlar. Pabucu dama atılmış kişi işini düzeltene kadar o orada kalır ve bu da esnafların birbirine gösterdiği önemi gösterir. Ayrıca kent meydanındaki ahilik (veya lonca) kahvehanesine girebilmek için aynen yukarıdaki örnek gibi işini iyi yapıyor olmak gerekirdi; aksi takdirde içeri alınmazdı.

Osmanlı'nın zarafetini halen taşıyan bu yerde kapıların üstlerinde "kim geldi?" Penceresi vardır ve bu pencereler dışarı doğru biraz çıkıktır. Ev sahibi bu pencereden bakar ve ona göre kapıyı açardı. Sokak köşelerindeki evlerin köşe taşları tıraşlıdır ve bunun sebebi at arabalarının rahat manevra alabilmeleridir. Avcılıkla geçinen kişilerin evinin kapısının üst kısmında bir adet geyik boynuzu bulunur, bu sayede insanlar o evde bir avcının yaşadığını anlardı. Bazı evlerin duvarları çeşme ile bitişikse o evdekiler çeşmeyi hem içeriden hem dışarıdan kullanabiliyordu. Bu sayede dışarı çıkmadan da suyu temin edebiliyorlardı. Ayrıca bu çeşmelerin üstlerinde bir su damlası çeklinde "maşallah" yazısı mevcuttur. Sokaktaki Arnavut kaldırımlarının tam orta kısmında uzun taşlar var ve bu taşlar yağmur suyunun hızla akmasını sağlıyor. Ayrıca bazı yerlerinde mermerden bir taş parçası konulmuş, ortasına da 3 adet delik yapılmıştır. Bu sayede kanalizasyon görevi görmüştür. Avrupa'daki şehirlerden çok daha eskilerde Safranbolu gibi pek çok Anadolu şehrinde kanalizasyon sistemi vardı.

Şehrin sokaklarında gezerken bir anda uzatılan lokum ve safranlı sabunları görünce günümüze dönüyoruz ve lokumların tadına bakıp safranlı sabunları kokluyoruz. Alışveriş yaptıktan sonra yorgunluk kahvesinin iyi gideceğini düşünüp bir kafede oturuyor ve kumda yapılmış kahvemizi yudumluyoruz. Kahve sevmiyorsanız eğer, safranlı çayı deneyin derim. Tadı oldukça hafif ve içimi kolay olan bu çay, bir çok hastalığa da iyi gelen bitkisel bir çaydır.

Otel olarak konaklarda kalmanızı tavsiye ederim. Ahşap evlerde büyümeyen, betonların arasında yaşayan biz şehirli toplum için böylesi yerler oldukça önemli birer hatıra. Ayrıca işletme sahipleri oldukça misafirperver davranıyor. Onlarla sohbet edebilir, bir de onların gözünden Safranbolu'nun nasıl bir yer olduğunu öğrenebilirsiniz. Onlarla sohbet ederken öğrendiğim bir bilgiyi sizinle paylaşmak isterim. Osmanlı zamanında evlerde hanımlar bir odada erkekler de bir başka odada oturur, bu sayede erkekler erkek konularını hanımlar da hanım konularını daha rahat konuşabilirdi. Tabi misafiri ağırlamak çok önemli. Bazı ikramlar sunulurdu. Hanımlar ile erkeklerin odasının ortasında bir dolap olur, bu dolap döner ve bir taraftan konulan ikram öteki taraftan servis edilirdi. Bu işleri genelde gençler yaptığı için arada bazı mektuplaşmalar olur, buluşma istekleri de keğıtlara yazılır ve tabağın altına konurdu. Dolap döndüğünde öteki taraftaki genç bunu farkeder ve çaktırmadan mektubu cebine koyardı. Bazı durumlarda bu servisleri gençler değil de büyük bir kimse aldığında ise durum farkedilir, burada ne dolaplar çeviriyorsunuz diye gençlere sorulurdu. İşte "bir dolaplar çevirmek" deyimi buradan gelir. Şimdi iyice dinlenin sabah oldukça işimiz var. Sabah uyandığınızda köy kahvaltısını yaptıktan sonra, kent meydanındaki tur şirketlerinin kapısını çalmaya geldi sıra. Golf arabasında yapacağınız şehir gezileri ile ve rehberinizin (aynı zamanda şoförünüzün) anlatımlarıyla kenti daha yakından tanıma fırsatı bulacaksınız. Sokakları gezdirip sizi saat kulesinin olduğu tepeye çıkaracak olan bu golf arabası, kulenin olduğu tepede bir mola veriyor ve yukarıdan bütün şehri görebileceğiniz bir açıyı yakalamanızı sağlıyor. Eğer tam saat başında yukarı çıktıysanız, saat kulesinin hala çalıştığını çıkardığı çan sesinden de anlayabilirsiniz. Kulenin tam karşısında, kent konağını göreceksiniz. Tüm estetiği ile halen hizmet veren bura, aslında bir belediye binası. Fotoğraflarınızı çekindiyseniz golf arabasına tekrar biniyor ve aşağıya doğru yolculuğumuza devam ediyoruz. Köprülerden geçiyor, menengiç ağaçlarını görüyor, çeşmelerden su içiyor ve kültürümüzü arttıran bilgilerle yolculuğumuzu başladığımız yerde bitiriyoruz. Eğer vaktiniz varsa Safranbolunun yakınındaki bir tepede, uzman pilotların yönettiği extreme spor türü olan "microlight" deneyimini yaşayabilirsiniz. Üstündeki kanat ve arkasındaki pervane ile oldukça yükselebilen bu araç ile Safranbolu'yu yukarıdan birer kuş misali görebilirsiniz. Fiyatı diğer extreme sporlar ile aynı olan microlight, eğer sıkı pazarlıkçıysanız daha ucuza gelebilir. He bu arada fotoğraf ve videoları pilotunuzdan almayı unutmayın.

Safranbolu böyle bir yer işte, daha bir çok lezzeti, tarihi eseri ve anlatamadığım hikayeleri ile tam bir Osmanlı şehri olarak günümüze kadar gelmiş mükemmel bir yer. Buraya ömrünüzde en az bir kere gelmenizi tavsiye ederim.

54 görüntüleme0 yorum
bottom of page